İfade Özgürlüğü, demokratik toplumlardaki en temel özgürlüklerden biridir. Amerika Birleşik Devletleri'nde Birinci Değişiklik bu hakkı garanti altına alır. Peki nefret söylemini de kapsıyor mu? Liberteryen etiğe göre kapsıyor. Liberteryenler, nefret söylemine getirilen kısıtlamaların öz-sahiplik ve asgari devlet müdahalesi ilkelerini ihlal ettiğini savunuyor. Liberteryenlerin nefret söyleminin neden özgür konuşmanın bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğine inandıklarını inceleyelim.
İfade Özgürlüğü Nedir?
İfade Özgürlüğü, bireylerin sansür veya ceza korkusu olmadan fikirlerini ve inançlarını ifade etmelerine olanak tanır. Demokratik toplumlarda temel bir değerdir, tıpkı yasal sonuçlardan korkmadan düşüncelerinizi tweetleme özgürlüğü gibi. Liberteryenler için bu hak, bireylerin bedenlerine ve eylemlerine sahip oldukları inancına dayanır. Önemli bir liberteryen düşünür olan Robert Nozick'in dediği gibi: "Bireylerin hakları vardır ve hiçbir kişi veya grup onlara (haklarını ihlal etmeden) bir şey yapamaz." Liberteryenler, konuşmanın doğrudan fiziksel zarara yol açmaması durumunda kısıtlanmaması gerektiğini savunurlar.
Liberteryenler Neden Nefret Söylemini Savunuyorlar
Liberteryenler, özgür konuşmayı, devletin bireylerin söylediklerine asgari düzeyde müdahil olması gerektiği anlamına gelen, öz-sahipliğe bağlı temel bir hak olarak görürler. Bu bakış açısından, nefret söylemi fiziksel zarara yol açmadığı için özgür konuşma kapsamına girer. Ek olarak, liberteryenler yalnızca bireyleri güç, dolandırıcılık ve hırsızlıktan koruyan asgari bir devlet savunurlar. Bu "gece bekçisi" devlet modeli altında, nefret söylemini düzenlemek, devletin otoritesini meşru işlevlerinin ötesine taşıyarak bireysel özgürlükleri sınırlayacaktır.
Nefret Söylemini Tanımlamanın Sorunu
Nefret söylemi genellikle din, ırk veya cinsiyet gibi niteliklere dayalı olarak bir bireye veya gruba hakaret eden, tehdit eden veya ayrımcılık yapan dil olarak tanımlanır. Ancak nefret söylemi olarak neyin nitelendirileceğine kim karar verir? Eleştirmenler bunun özünde öznel olduğunu savunurlar. Filozof Jonathan Rauch'un dediği gibi, "Bir kişinin nefret söylemi, bir başkasının en içten eleştirisidir." Liberteryenler için, devlete konuşmayı düzenleme yetkisi vermek, muhalif sesleri bastırmak için kötüye kullanılabilecek tehlikeli bir emsal yaratır.
Devlet Müdahalesi Yerine Gönüllü Çözümler
Liberteryenler nefret söylemini ele almak için devlet düzenlemelerinden ziyade gönüllü çözümleri tercih ederler. Nefret söylemini yasaklamanın zararlı fikirleri ortadan kaldırmadığını; sadece onları yeraltına ittiğini, tespit edilmelerini ve meydan okunmalarını zorlaştırdığını savunurlar. Yasaklara rağmen Almanya'da neo-Nazi gruplarının yükselişi gibi tarihi örnekler, baskının bazen ters tepebileceğini ve daha fazla radikalleşmeye yol açabileceğini göstermektedir. Liberteryenler, nefret dolu fikirlerle mücadelede toplumsal baskının ve kamuoyu eleştirisinin hükümet kısıtlamalarından daha etkili olduğuna inanırlar.
Radikalleşme Riski
İnsanlar zorla bastırıldığında, genellikle radikalleşmeye doğru itilirler. Örneğin, Türkiye'de, belirli dini grupları kamusal yaşamdan dışlama girişimleri daha radikal grupların ortaya çıkmasına yol açtı. Liberteryenler, nefret söylemini yasaklamanın kısa vadede faydalar sağlayabileceğini, ancak uzun vadede bu grupları yeraltına itebileceğini, fikirlerinin kontrolsüzce büyüyüp gelişebileceğini savunuyorlar.
Çözüm
Liberteryen bir bakış açısından, nefret söylemi de dahil olmak üzere özgür konuşma kısıtlanmamalıdır. Devletin konuşmayı düzenlemesine izin vermenin bireysel özgürlükleri baltaladığını ve daha radikal gruplar yaratma riski taşıdığını savunuyorlar. Liberteryenler için nefret söylemiyle başa çıkmanın en iyi yolu, devlet müdahalesi değil, açık diyalog ve gönüllü toplumsal tepkilerdir.
Comments